4 Kasım 2012 Pazar

Merhaba!


Dün akşam samimi bir arkadaşımla telefonda konuşuyoruz. Kız veryansın ediyor; herşeyden, hayattan, arkadaşlıktan, aileden, okuldan... Diyor ki artık konuşacak, derdimi anlatacak, içimi dökecek kimse bulamıyorum. Açıcam bir blog kendime, dökücem dertlerimi oraya da rahatlıcam.

O arkadaş ben değilim tabiki, sadece onla konuştuktan sonra uzun zamandır yapmak isteyip de yapamadığım bir şeyi gerçekleştirme fırsatı buldum kendimce ve açtım bir blog. Bu da malum açılış yazım olacak.

Açılış yazımda, benim de ne kadar sıkıldığımı yazacak değilim. Buraya sıkıntılarımı, üzüntülerimi yazmak istemiyorum ben. Sevinçlerimi, pesimist gözümle bile görebildiğim pozitif şeyleri yazmak istiyorum. Uf,puf diye sıkılıp, çözümsüz kalmak istemiyorum. Çözüm üretmek, bir şeyler yapmak, gaza gelmek istiyorum. :) Bir nevi günlük tutmak istiyorum ama bugün sabah saat 9 da kalktım, kahvaltımı yaptım. Sonracıma giyindim, süslendim. Okuluma gittim. Bla bla bla gibi bir şeyler yazmak da istemiyorum.

Eğer buraya yazdıklarımı beni tanıyanlardan biri de okursa, onun için söylediklerimden, hissettiklerimden dolayı pişman olmadığımı bilsin isterim. Neticede içimde ne varsa, onu dökeceğim ben ortaya. Herşey her zaman sizi güldürmez, bunu unutmayın. :)

Şimdiye kadar yazdıklarımın güzel bir başlangıç olup olmadığından emin değilim. Blog yaşantımı nereye kadar sürdürebilirim, emin değilim. Çabuk sıkılıyorum, maymun iştahlıyım, kendimi biliyorum.

Hakkımda kısmını okuyan olursa bu arada, cidden ben asosyal değil antisosyalmişim. Öyle bir ayrım varmış sanırım. Çok da araştırmış değilim ama sosyal hayatı çok fazla sevmeyen insanlar için bu kavram kullanılıyormuş. Tamam kabul, sosyal hayatı seviyorum ama bir yere kadar. Gece belli bir saatten sonra dışarıda olmayı sevmiyorum mesela. Kendimi güvende hissetmiyorum o zaman. Evimi arıyorum, o sıcaklığı, güven hissini, ailemi arıyorum. Sürekli oraya buraya gidip kahve içip, saatlerce muhabbet etmekten de hoşlanmıyorum mesela. Bana bu tarz şeyler vakit kaybı gibi geliyor biraz. Yani, otururum, 1-2 saat konuşurum, sonra döner ya nette gezinirim, ya kitap okurum, yaparım bir şeyler. Benim olayım bu. Benim mutluluğum bu. Benim hoşlantım bu.

Kısacası, buraya gelip kendimi anlatacak değilim. Yukarıdaki tanımın açıklamasını bilmeniz yeterli. Gerisine gerek yok gibi. Sadece yaşamdan alıntılar olacak bu blogun amacı. Sanırım öyle yani. - Sıkılmadığım sürece -

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder